BU ORDUYLA

Evet bu orduyla ve Mustafa Kemal güvendi, inandı kazandı! Kazandırdı size insan olmayı bağımsız olmayı eşit olmayı öğretti. Türk olmayı ve bir çok şeyi hayatını ortaya koyarak kazandı ve kazandırdı.
Çünkü O, inandı!.
Büyük Zafer öncesi Ankara’da Atatürk’ün muhalifleri ve gericiler ne demişlerdi.
‘Bu orduyla mı taarruza kalkacağız?’ Bu orduyla mı diyenler bakın nasıl mahçup olmuşlar!. Kaynakları ile..
‘Ordu kıpırdayamayacak halde’ diyerek sert eleştiriler yapmış, hatta halkın moralini bozacak dedikodular yaymışlardı. Bu durum en çok düşmana yarıyordu.
İçimizdeki hainler inanmıyor inanmak isteyenlere engel olmak için bugün olduğu gibi engel oluyorlardı.
Atatürk, Sakarya Savaşı’nda Yunan ordusunu ani bir hamleyle Tuz Çölü’ne itip turşu yapacaktı.
Ancak bir komutanın harekâtı anlamaması nedeniyle bu yapılamadı. Bu zaferden sonra da Yunan ordusunun yenileceğine olan inanç arttı. Hazırlıklara hız verildi. Sovyet Rusya’dan İnebolu üzerinden silah ve cephane akışı da hızlandı.
Mustafa Kemal Paşa’nın ‘Başkumandanlık’ vazifesi de her seferinde tartışmalarla kabul edilmişti. Paşa, buna şu cevabı verir: “En büyük vazifemiz siyaset yapmak değil, en büyük vazifemiz topraklarımızda bulunan düşmanı atmaktır.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, C.13, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2004, s.43.) ORDU BAŞSIZ BIRAKILAMAZ! Paşa, Başkumandanlık konusundaki kararlılığını ise Nutuk’ta şöyle açıklar: “Düşman karşısında bulunan ordumuz başsız bırakılamazdı. Dolayısıyla, bırakmadım, bırakmam ve bırakmayacağım.” (ATABE-Nutuk, C.2, Kaynak Yayınları, 2007, s.191.)
Gazi Paşa’ya son ‘Başkumandanlık’ vazifesi, 20 Temmuz 1922 tarihli oturumda süresiz olarak verildi. Atatürk o günkü oturumda yaptığı konuşmada “Bugün ordumuzun manevi kuvveti en yüksek derecededir. Ordumuzun maddi kuvveti dahi fevkalede hiçbir tedbire ihtiyaç duymaksızın milli emelleri tam bir emniyetle elde edecek mertebeye ulaşmıştır” der. (ATABE, c.13, s.155.)
Atatürk taarruz kararını ise “Hakikatte ordumuz, ihtiyaçlarını ve noksanlarını tamamlamak üzere bulunuyordu. Ben, daha haziran ortalarında taarruz kararı vermiştim” diyerek açıklar. (Nutuk, C.2, s.195.)
Atatürk taarruz planının esasını ise, “Düşündüğümüz, ordularımızın kuvvetlerini düşman cephesinin bir cenahında ve mümkün olduğu kadar harici cenahında toplayarak, bir imha meydan muharebesi yapmaktı. Bunun için uygun gördüğümüz vaziyet, ana kuvvetlerimizi düşmanın Afyon Karahisar civarında bulunan sağ cenah grubu güneyinde ve Akarçay ile Dumlupınar hizasına kadar olan sahada toplamaktı. Düşmanın en hassas ve mühim noktası orası idi. Seri ve kati netice almak, düşmanı bu cenahından vurmakla mümkündü” sözleriyle açıklar. (Nutuk, C.2, s.199.)
Atatürk tarafından 28 Temmuz 1922 günü öğleden sonra futbol müsabakasını izleme vesilesiyle ordu ve kolordu komutanları Akşehir’e çağrılır. Taarruzun tarz ve ayrıntısı tespit edilir. Atatürk, komutanlara düşmanın ana kuvvetlerini 6-7 günde mağlup edeceğini anlatır: “Taarruzun çabuklaştırılmasını emrettikten sonra tekrar Ankara’ya döndüm. Batı Cephesi Kumandanı 6 Ağustos 1922’de ordularına gizli olarak taarruza hazırlık emri verdi.” (Nutuk, C.2, s.200.)
Atatürk, ordu komutanlarına son emrini 20/21 Ağustos 1922 günü verir. Hareket tarzını ise şöyle açıklar: “Taarruzumuz, strateji ve aynı zamanda bir taktik baskını halinde icra olunacaktır. Bunun mümkün olabilmesi için yığınak ve tertibatın gizli kalmasına ehemmiyet vermek lazımdır.” (Nutuk, C.2, s.201.) Atatürk, “Tasavvur ettiğimiz kati netice 5 günde alınmış oldu”ğunu açıklar. (Nutuk, C.2, s.201.)
Muharebeler sırasında neticeyi küçük göstermesi ve dünyadan gizlemesini ise şöyle açıklar: “Çünkü, düşman ordusunu tamamen imha edeceğimizden emin idik. Bunu anlayıp, düşman ordusunu felaketten kurtarmak isteyeceklerin yeni teşebbüslerine meydan vermemeyi münasip görmüş idik.” (Nutuk, C.2, s.201.)
‘BU ORDUYLA MI?’ DİYENLER MAHCUP OLDU!
Gazi Paşa, 4 Ekim 1922 günü TBMM’de harekât hakkında ayrıntılı bilgi verir: “Arkadaşlar biz bu harekâtı, neticesini tamamen bilerek yaptık, bütün bunlar belki bütün cihana hayret verecek mahiyettedir. Onun için, ordumuzun kudretini anlamayan veya anlamaktan âciz olanlar, bu muazzam eseri beklenmeyen bir tesadüf eseri gibi göstermek istiyorlar. Fakat hiçbir vakit öyle değildir. Harekât bütün teferruatına kadar tamamen düşünülmüş, tespit olunmuş, hazırlanmış, idare edilmiş ve neticelendirilmiştir. “Hakikaten, ordumuzun öyle hareket edeceğine ve böyle kahredici bir netice alacağına benim kanaatim vardı. Ordumuzun yerinden kımıldamayacağı ve taarruz kabiliyetinden mahrum olduğu zehabına kapılan bazı kimseler de vardı, belki de bu zehap ve bu sözlerin telaffuz edilmiş olması düşmanlarımızı çok ümitlendirdi. Belki de isabet oldu. Fakat bugün tahakkuk eden neticenin tarihimize kuvvetle şerefbahş olmasına yol göstermiş olduklarından dolayı, onlara da ayrıca teşekkür etmek lazım gelir.

Yorumlar

Popüler Yayınlar