ATATÜRK’Ü ANLATMAK (HATIRALAR)

İzmir kurtuldu tatlı bir yorgunluk gün batımına doğru. Unutulmayacak!.
Tarih kahramanlarını unutturmayacak büyük adamlar yetiştirir.
O’ günleri yad edecek birileri var..
Aradan uzun yıllar geçecek Ruşen Eşref Ünaydın ve Salih Bozok anıları tazelerken şu konuşma aralarında geçecektir:
Salih Bozok söze başlıyordu:
Sen asıl Armutlu köyünün önünde görmeliydin!.. Armutlu’dan geçiyorduk. Ahali köyün önüne yığılmıştı. Otomobil radyatörünün suyunu tazelemek için bir müddet durduk. Ahali etrafımızı sardı; gözlüğünü takmış Paşa, önüne bakıyordu. İlkin O’nu kimse tanıyamamıştı;
fakat kalabalığın en ilerisinde durmuş bir ihtiyar, bir elindeki resme baktı; bir de otomobilin içindeki siyah gözlüğünün altında duran yüze baktı. İkisini birbiri ile karşılaştırdı. Bir ara Paşa gözlüğünü alnına doğru kaldırınca o ihtiyar adam Paşa’ya daha yanaştı, daha dikkatle baktı:
– Bu sensin, bu!… Sensin!” diye bağırdı. Çenesi tir tir titriyordu! Sonra o kalabalığa döndü;
haykıra haykıra:
– Ey ahali koşun. Koşun!.. Bu odur: Kemalimiz geldi. Vallahi de billahi de bu o… İşte burada!” der demez halk otomobile bir üşüştü. Tarif edemem… Toprağı öpenler, tekerlekleri öpenler, arabaya sıçrayıp Paşa’nın boynuna sarılanlar; kadın, erkek, çocuk!… Yüzünü, gözünü öpenler, kollarından çekenler!.. Kolları başkalarının ellerinde kalacak diye korktuk! Korktuk boğacaklar diye: bağırdık, çağırdık, uğraştık! Heyecanı yatıştırmanın, halkı ayırmanın, otomobili ilerletmenin imkânı yok!.. Otomobili omuzlarında taşımaya çalışıyorlardı!
Öldürecekler yahu, muhabbetten öldürecekler!..
Paşa hiç ses çıkarmıyordu; öyle duruyordu; fakat yorulmuştu, bunalmıştı. Yarım saatte güç belâ ellerinden kurtulabildik!” diye bu manzarayı gözlerinden yaşlar akarak, dudakları titreyerek anlatıyordu.
Sonra dönüyordu Ruşen Eşerefe gözleri dolu dolu
– Yaz Ruşenciğim bunları; yaz be kardaşım! Bilinsin bunlar; bilinsin bu büyük adam!” diyordu.

Yorumlar

Popüler Yayınlar