ADIM ADIM ZAFERE DOĞRU (I.Bölüm)

Tarih 25 Ağustos 1922
Ankara'dan Cephe Kumandanlığına gizli bir şifre gelir.
Başkumandan Mustafa Kemal bir imha taarruzu yapmak fikrindeydi.bu taarruz tabya baskını şeklinde yapılabilmesi için her şeyi ince ince, uzun uzun hazırlıyordu.
Lakin bu fikrine bazı kumandanlar iştirak etmiyorlardı. Eldeki imkanlarla böyle bir taarruzun şimdi muvaffak olacağından şüpheli idiler. Artık sona doğru geliniyordu,Mustafa Kemal son tetkikleri yapmak üzere askeri şurayı gece geç vakit Akşehir karargahında toplayacaktır.
Fevzi Paşa da bu istişarede hazır bulunuyordu. Başkumandan yüksek bir sesle fikirlerini izah etti.
Mustafa Kemal kararlı olmasına ragmen endişeleri vardı.
Başkumandan, Trakya'da bulunan düşman kuvvetlerinin büyük teşkilat yaptığını, bunların Anadolu'ya getirilmek üzere olduğunu ve teşkilatın başında bizzat Yunan ordusu Başkumandanı Hacı Anesti'nin bulunduğunu biliyordu. Mütaleasında bu noktaları tebarüz ettirirken zamanın beklemeğe tahammülü olmadığını da kaydediyordu. Teşebbüsü düşmana bırakmadan derhal hareket kararındaydı Kafi miktarda ikmal levazımı, cephane ve topçu mermisi mevcut değildi. Başkumandan, hali hazır şartlarla da bu taarruzun muvaffak olabileceğini planlamıştı. Cepheye hareketinden evvel Ankara'dan Garp Cephesi Kumandanına gönderdiği şifrede, mealen şöyle diyordu:
''Cephane ve malzeme kifayetsizliği ile diğer levazım kifayetsizliğini takdir ediyorum. Ancak fazla beklemek aleyhimizde olur. Bütün mesuliyeti üzerime alarak Konya üzerinden hareket ediyorum. Başkumandanlık emrindeki bir miktar parayı mübrem ihtiyaçlar için Milli Müdafaa emrine bıraktım.''
Bu mahrem şifrenin son cümlesi şöyle bitiyordu:
''Derhal harekete geçilecektir.''
Bu Mustafa Kemal'in kati emriydi...
25 Ağustos 1922... Afyon'un takriben 20 kilometre dışı:
Şuhut kasabasında bir köy evinin ikinci kat sofrası.Başkumandan petrol lambasının ışığında mütevazı akşam yemeğini yemiş yaverine şu emri vermişti; ''Haritaları topla. Hareket ediyoruz!''
25 Ağustos 1922, gece yarısı...
Başkumandan Kocatepe'nin eteklerinde, çadırlı ordugahta...
karşısında, hazırol vaziyetinde duran yaveri; Emriniz Paşam! diyor. Hazır mıyız! diyor. Sonra henüz bozulmamış portatif karyolasının üzerinden tabanca kemerini alıp kuşanıyor.
Başkumandan Kocatepe'ye çıkmağa başlar.Beraberindekiler ile Nihayet zirveye erişir. Henüz zirveye yeni varılmıştır ve Başkumandanın dudaklarından şu cümle dökülüverir; ''Allah Türk milletini ve ordusunu siyanet edecektir''.Bu hitap ilahi bir ilhamın ruhlarındaki tecellisi idi.
Topçu ateşe başlıyor...
Saat 5.30... 26 Ağustos sabahı...
Başkumandan Mustafa Kemal dürbününün başında düşman tahkimatına bakmak üzereyken,Türk topçusu ateşe başlıyor.
Şu anda Mustafa Kemal'i Ankara'da ecnebi mümessillere verilen bir ziyafette sanan düşman için ne acı bir sürpriz...
Saat 06.00...
Türk topçuları tesir ateşine geçiyorlar. Piyadeler siperlere yaklaşmak üzere. Düşman topçusu mania ateşine başlıyor. Topçularımız tahrip ateşiyle düşman tahkimatını havaya uçuruyor. Kalecik sivrisi alev alev yanmaktadır.
Mustafa Kemal,Bir aralık cephane vaziyetini soruyor. Aldığı cevaptan üzüntülü... Büyük bir soğukkanlılıkla emrediyor:
Tek mermi kalıncaya kadar ateşe devam edilecektir!
Sonra şöyle devam ediyor:
Cephane ikmalimizi düşmandan yapacağız. Son raporlar geldi mi?
Yarın öğleden sonra Afyon'dayız!''
Saat 09.00...
Yarma hareketi kısmen muvaffak oluyor. Çiğil tepeden maada bütün istinat noktaları elimizde... Fakat düşman henüz Afyon ovasına dökülememiştir. Çiğil tepede düşman mukavemet ediyor ve müdafaası sertleşiyor. Siperler muttasıl el değiştirmekte... O kadar iç içedirler ki topçu birliği müdahale edemiyor. Topçu, ancak takviye kuvvetlerinin yardımına mani olabiliyor. Döğer'deki düşman ihtiyar grup'u hakkında acele malumat istiyor ve sabırsızlanıyor. Verilen cevaptan memnun.
Mukavemet eden Çiğil tepeyi takviye için ihtiyat kuvvetlerimizin yanaşmasını emrediyorlar. Kuşatmayı yapan Süvari Kolordumuz güçlükler Ahırdağ geçitlerinden geçmekte.
Akşam olmak üzere...
Mustafa Kemal Çiğil tepenin bir an evvel alınmasını emrediyor. ''Gece olmadan tepe elimize geçmelidir!''
Buna muvaffak olamayan bir fırka kumandanı intihar ediyor. Mustafa Kemal çok üzgün çok üzüntülü. Etrafına bakarak: Yarın öğleden sonra Afyon'da olacağız! diyor.
Herkes birbirinin yüzüne şüphe ve tereddütle bakmakta... Birinci Ordu Kumandanı: Paşam çok yoruldunuz. Yarın mühim ve hayatî kararlar vereceksiniz. 1-2 saat uyuyunuz, teklifinde bulunuyor. Hava kararmış, Çiğil tepe henüz alınamamıştır. Bu vaziyette yarın öğleden sonra Afyon'da olunacağına kimse inanmıyor. Fakat, ertesi günü şafakta başlayan taarruz, düşmanı Çiğil tepeden de atmış, mağlup kuvvetler Afyon ve Sincanlı ovasına dökülmüştür. Başkumandan Mustafa Kemal öğleden sonra Afyon'a giriyor.
Artık harekat harbi başlamıştır...
28-29 Ağustos...
Başkumandanın verdiği emirlere göre, düşman takip edilmekte ve sıkıştırılmaktadır. Mustafa Kemal'in evvelce tasarladığı yerde, düşmana son darbe indirilecektir.
30 Ağustos... Zafere imza atılıyor...
Başkumandan Afyon'da, Balmahmut'ta Birinci Ordu Karargahına geliyor. Son keşif raporlarını harita üzerinde tetkik ettikten sonra, Dumlupınar civarında bulunan 4'üncü Ordu karargahına hareket ediyor.
Saat 14.30...
Mustafa Kemal Kolordu Kumandanına soruyor:
-Beyefendi, teşebbüs ve kararınız nedir?
-Paşam, yürüyüş halinde bulunan fırkamızın muvasalatı ile taarruza geçmeyi düşünüyorum.
-Düşünmeğe vakit yok. Güneş gurup etmeden kat'i neticeyi almak lazım. Aksi takdirde düşman kısmı küllisi Murat dağları eteklerinden ve Kızıltaş vadisini takiben çekilebilir.
''Burası Başkumandan Karargâhıdır.''
Başkumandan Mustafa Kemal kararğahdan çıkıyor otomobiline biniyor Zafer tepe doğru inmek emrini veriyor.
Bu esnada 1'inci Ordu Kumandanı ikaz ediyor:
- Paşam, ateş hattına iniyorsunuz!
- Zatı devletiniz burada kalınız!
Ve hareket ediyor. Bir fırkanın topcu mevzileriyle avcı siperleri arasında, düşmanın müessir topçu ateşinin bulunduğu bir yere iniyor.
Fırka Kumandanına:
- Burası Başkumandan Karargahıdır! diyor ve derhal emirlerini vermeye başlıyor.
Ve büyük taarruz başlıyor... ''Allah! Allah!''
Az sonra ''Allah! Allah!'' sesleri işitilmeye başlıyor yer gök inliyor bütün kumandanların tüyleri diken diken onlarda bu yeri göğü inleten ''Allah! Allah nidalarına hep bir ağızdan eşlik ediyor.
Her şey sanki Başkumandan Mustafa Kermal'in iradesine bağlıymış gibi, ne derse o oluyordu. Bu anda Başkumandanın yüzünde, görülür bir ıstırap ifadesi beliriyor.
Allah! Allah! diyerek çığ gibi düşmanın üzerine devrilen binlerce askerin ölümü onun insan kalbini tesiri altına almıştı. Yanan sigarasını yere attı ve düşman ateşine aldırmadan siperde doğruldu? Bu kalkış sevdiği ve üzerine titrediği askerlerinin manevi huzurunda bir ihtiram vazifesi idi.
Ben burdayım evlatlarım korkmayın der gibi idi!.
Askerlik sanatının büyük dahisi, büyük strateji, harpten ve kandan açıkça nefret ediyordu. Gözleri nemlenmişti. Güneş ufukta kaybolmak üzereydi. Eliyle muharebe sahasını göstererek:
- Hacı Anesti! Mağrur kumandan! Neredesin? Gel, ordularını kurtar... diye bağırdı.
Zafer artık Türklerin!..
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE..NE MUTLU MUSTAFA KEMAL'İ SEVENE

Yorumlar

Popüler Yayınlar