FES, ÖRTÜ, SAKAL, KIL, TÜY, HALİFELİK ALDATMACASI

İslamın emirlerinden ve asıl maksadından habersiz kimselerin kasıtlı olarak zaman zaman üzerinde fırtına kopardıkları , baş örtüsü, bere veya fes giyme, sakal bırakma, halifelik isteme gibi şeylerin gerçek mahiyetlerine bir kaç cümle ile de ğinmek istiyorum:

Fes, bere, sarık özlemcilerinin bu konudaki mantıklarını ve ölçülerini anlamak zordur. Peygamber veya ilk müslümanlardan hiç biri bu baş giysilerini asla giymediler. Güneş sıcağından enselerini, yüzlerini korumak için bu gün çöl araplarının kullandıkları , Anadolu kadınının yaşmağına benziyen bir şey örtüyorlardı başlarına. Bunun dinle bir ilgisi yoktur.

Tamamı ile iklim gereğidir. Bir bez parçasının islamlıkla, gavurlukla ne ilgisi olabilir. Aynı iklimde olan Hindistan'daki erkek ve kadınlar, hangi dinde olurlarsa olsunlar başlarına yaşmak gibi şeyler örterler. Peygamber asla fes giymemiş , bere giymemiş , sarık da sarmamıştır.

Fes, Fas bölgesinden Sultan ikinci Mahmut (saltanatı 1808-1839) tarafından, halkı ve askerleri kalpak, keçe külah, takke gibi türlü baş giysilerinin karnaval görünüşünden kurtarmak için alınmış bir şeydir. Tıpkı fes bırakılıp şapka giyilmesi kararlaştırıldığı zaman olduğu gibi bir çok halk, gâvur icadıdır diye fesi giymemek istemiş..

Sakal işi: gerçekte Hz. Muhammed sakal uzatmamış, sakal kesmiştir. Arap ırkının da dahil olduğu sami milletlerdeki âdete göre sakal göğse kadar uzatılır.

Peygamber, uzayıp yiyecek içeceğe sakal telleri dökülmesin diye, o zaman ustra ve jilet gibi şeyler olmadığından, makasla kısaltılabileceği kadar kısaltmıştır. Sakal hakkında Kur'anda bir kayıt yoktur. Bu itibarla dinin bir gereğiimiş gibi Diyanet İşleri Başkanının sakal bırakması da lüzumsuzdur.

Kadınların baş örtüsü işine gelince : Kur'anda yer alan bu hükmün sebebi, hür kadınları cariyelerden ayırmaktır. Köle ve cariyeler mal sayıldığından ve baş örtüsü zorunluğu olmıyan cariyelere her türlü muamele reva görüldüğünden, hür kadınları bu muameleden korumak için bu örtü emredilmiştir. Eğer bu, kadınları erkeklerin şehvet gözünden saklamak için olsa idi yüzlerini bir peçe ile örtmeleri emredilirdi. Kadının şehvet çekici yerleri saçları değil, yanağı, dudağı ve gözleridir.

Halifelik tutkusuna gelince: Peygamberden sonra onun yerine bir halife atanacağına dair kur'anda ve hadislerde hiç bir işaret yoktur. Eğer kendisinden sonra halife tayini gerekli olsaydı Peygamber onu bizzat tayin ederdi. Tersine, Peygamberin ölümünden sonra müslümanları idare edecek kişi halk tarafından seçilmiştir. Hz. Ebu Bekir'in, kendi yerine tayin ettiği Hz. Ömer hariç, Osman ve Ali seçimle başa getirilmişlerdir. Zaten Ali'den sonra idare Muaviye'ye geçip halifelik, babadan oğula devredilmek sureti ile saltanat haline gelmiştir. Halifelik müessesesi islami bir müessese olsa idi aynı zamanda ayrı yerlerde üç halife mevcut olmazdı . Bir kez, Mekke'de, Küfe'de ve Şam'da, başka bir kez de Bağdad'da, Mısır'da ve Ispanya'da olmak üzere aynı zamanda üç ayrı islam topluluğunu üç ayrı halife yönetmiştir.

Yorumlar

Popüler Yayınlar