SİZE HER GÜN BİR DOZ ATATÜRK YAZIYORUM

İnsanlık ailesinin yetiştirdiği deha ve asil üyesi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü bilmeyenlere/ bilgiyi asıl kaynaklarından öğrenmeyenlere günde bir doz okumaları için Atatürk yazıyorum.
Evet, konu başlığımız Mustafa Kemal Atatürk'ü doğru kaynaklardan gerçekleri ile kısaca aktarmaktır. İnsanlar tarihi gerçeklere ideolojilerine göre yön vermekteler ve bu yönlendirmeler gerçekleri yansıtmadan bizden sonraki nesillere aktarılmaktadır.
Oysa tarih bir ilim dalıdır ve kendi içinde metodolojisi, kronolojisi, senkronolojisi vs. vardır. Tarihi gerçekler ilim yolu ile ortaya çıkacaktır aksi taktirde diğer varsayımlar kalıcı bir zemin hiç bir zaman oluşturmayacaktır.
Takvimler 1881 yılını gösterdiğinde Selanik’te, bir gümrük müdürünün oğlu, Türk Milleti'nin sönmez ışığı olarak dünya ya geldi. Olağanüstü yeteneği Selanik’teki okulunda Onu örnek bir öğrenci yaptı ve bu yeteneği okulu bitirdikten ve subaylık kariyeri için askeri okula girdikten sonra da asırlar boyu konuşulacaktı. Askeri okulda matematik dersinde başarıları taktire şayandır ve çok karakteristiktir. Cesaret, kararlılık, gerçekçi bir muhakeme gücü, ani olaylar karşısında kesin bir anlayış ve anlam bağlantısı kurma gücü onun en önemli karakteri ile öne çıkan özellikleridir. Bu ona deha bir insan olma yolunu açacaktır.
Asker olması yanısıra vatanın parçalanmakta olduğunu diğer arkadaşlarından çabuk kavradı ve kendisine bir yol haritası çizdi.
Mustafa Kemal düşünüyordu! ve neler yapabilirimi masaya yatırıyor bazen tek başına bazen çok güvendiği arkadaşları ile her şeyi olmasa da aklında zamana karşı yarışacağı fikirleri aktarıyordu.
En büyük kazancı, imkânların sınırlarını net şekilde kavraması ve hedeflerini ulaşılabilecek çerçevede belirlemesiydi. Hiç tereddüt etmeden, vaktiyle Asya’ya ve Avrupa’nın yarısına hükmetmiş gösterişli Osmanlı İmparatorluğu’nun yeniden oluşturulması fikrinden vazgeçti ve sadece Türk toprakları üzerinde bir Türk devleti kurmayı düşündü. Yavaş ve adım adım bu yolda şöyle ilerledi:
Kurtuluş, yabancı olana karşı direnç ve milliyetçilik düşüncesini tabandan tavana tüm halka yaymak ve inanılmaz fedakârlıkla başarılanlar sayesinde nihai sonuca ulaşmak. Türk İstiklal Savaşı için bir ordu değil, bir millet savaştı. Ülkesinde silahlı mücadele ile birlikte dayanıklılık, sabır ve entrika gerektiren siyasi mücadele söz konusuydu. Bu mücadele, bin yıllık geleneğe, ayakta kalmış ve kökleşmiş dünya görüşüne, Saltanata ve Halifeliğe karşıydı..
Ona şöhret kapısını açan bir tarihi fırsat eline geçmişti ve Mustafa Kemal Geliboluda idi. İşte bu coğrafya da verilen cephe savaşı onu hem Türk Milletine taktim edecek ve hem de güven duygularını kazandıracaktı.
Gelibolu’nun savunması ile şöhret kazandı, savaştan meşhur bir general olarak çıktı. Şimdi onun önünde zor ama inançlılığı sayesinde aşılacak büyük bir yol vardı. Artık vatan sevgisi fanatik bir seviyede idi. Ve genç bir subaydı ardında Gelibolu ve ona inanan bir Millet vardı.
Mustafa Kemal'i analiz ederken şu üç özelliğini mutlaka vurgulamak gerekir:
yok olmaya mahkum bir milleti kurtarma ve yeniden yaratma mucizesi göstermesini, son noktasına kadar her şeyi elinden alınmış bir halkta sarsılmaz ve inançlı bir direnç gücü oluşturmasını ve tüm dünyaya rağmen bu imkânsız, hatta cüretkâr görünen bir görevi cesaret etmeyi düşünmesi: Bir matematikçinin ince ve kesin hesaplama gücü, bir komutanın cesur atılganlığı ve bir hayat filozofunun bilge sınırlılıkları. Bu üç özellikle birlikte, kâhin bilgeliği ve tüm bunları takip eden ve sadece bunlarla bağlantılı olarak izah edilebilen olaylar, Onu (Atatürk) yapmıştır..
Kemal Paşa, Mayıs 1919’da Padişahın İstanbul’daki sarayında .. Müttefiklerin emriyle Anadolu’daki Türk birliklerini silahsızlandırmak üzere ordu müfettişliği görevini üstlendiğinde iki farklı dünya karşı karşıya gelmişti: O, an ki sahne şöyle idi..
Bir tarafta generalinin bakışlarından gözlerini kaçıran ve dalgın bir şekilde Boğazdaki evlere doğru bakan, batan Osmanlı İmparatorluğu’nun herhangi bir kurtuluş çaresi olmayan yorgun ve çaresiz temsilcisi, diğer yanda da yeni bir devletin genç Türk halk lideri bulunuyordu. İkisi de ayrı düşünceler de ama neler olacağını tam olarak bilemiyorlardı. Padişah, hüzün ve korku ile bir teslimiyet aczin de iken genç general başı dik alacağı görev sonucunda son nefesini Milleti için vermeye kararlı idi. Ama bu görevi verenin niyeti ile çakışıyordu onun yapacakları.
19 Maysı 1919 günü Türk tarihinde bir Generalin Milletine ve bağımsızlığına duyduğu özlemin ilk adımıydı..
Samsun'a çıktı.. Türk birliklerini silahsızlandırma görevini, halkının özgürlük savaşının başlaması emri olarak üstlendi ve bunu cesurca yürüttü. Görevi gereği terhis etmesi gereken Türk birliklerine verdiği emir şu oldu: “Ordular, hedefimiz Akdeniz’dir. İleri!” Bu hedefe de ulaşıldı. Ona Akdeniz yolunu açan emir, aynı zamanda yeni Türk doğumuydu"..
Artık, Mustafa Kemal, askeriyenin içinde…tanınmış biriydi. Türkiye’de girdiği
savaşı galibiyetle sonuçlandırmış tek generaldi. O, halkının gözünde… zafer umudu olmadan savaşan…bir kahramandı. Türkiye’deki birçok general gibi…fakirlikten gelmiş…Üstün zekâsı ve olağanüstü enerjisi sayesinde sivrilmişti, korku nedir bilmiyordu..
Askerdi, fakat politik hedefleri olan ve vatanını bağımsızlığa kavuşturma idealine sahip bir askerdi. Ateşkes sonrası…her yeri Müttefik birlikleri tarafından işgal edilmiş…ülkeye,
yarısı kötü organize olmuş…orduyu tamamen silahtan arındırmak üzere gönderilmişti. Gitti, fakat yeni bir devlet kurmak üzere. Mustafa Kemal'in savaşı başlamıştı..
Padişahlığa, Halifeliğe, İngilizlere, Fransızlara, İtalyanlara, Yunanlılara…Sevres’in diktesine karşı bir savaştı bu. Bu, bir adamın tüm dünyaya karşı üstlendiği inanç ve çaresizlik savaşıydı. Milletler, savaşın adını dahi duymak istemezlerken…bu savaşı kazandı, çünkü…gerekli iradeye ve güce sahipti..
1920 yılı geldi ve kudretsiz İstanbul Merkezi Hükümeti tarafından ölüme mahkum edilmişti…Tüm haberler umutsuzluk doluydu. Yunanlılar İzmir’e doğru yakarak, öldürerek ilerliyordu. Fransızlar güneyde yeni başarılar elde ediyordu…Mustafa Kemal’in bu yeni başkentinin çevresinde ise hainlik, ayaklanma ve iç savaş vardı…Bursa, Konya ve Adapazarı gibi şehirler Padişahtan yana olduklarını bildirdiler. Samsun’daki 15. Tümen de. Mustafa Kemal beklemede idi.
SONUÇ:
Savaşacaktı. Tüm umutsuzlukları üzerinden attı…ve diğerlerine yeni umutlar verdi. Türkiye’yi kurtaracak, büyük ve özgür kılacaktı..
Milli Meclis tarafından saltanatın kaldırılması ve halk egemenliğinin ilanı, Atatürk’ün siyasi alanda sonraki adımlarıydı.. Lozan Barışı kabul edildi. Artık M. Kemal Atatürk aynı enerjiyle dâhili inşaya başladı. …Onu, Asya Türkiye’sinden Avrupa tarzında bir devlet oluşturma çabası yönlendirdi. Her yerde kara ve demir yolları yapıldı, endüstri tesisleri ve halk için eğitim yerleri kuruldu ve ilerlemeye engel oluşturan eski gelenekler yok edildi. Atatürk, tek eşlilik kararı ile Türklerin özel hayatına müdahaleye cesaret etti, harem kadınlarını serbest bıraktı, fesi ve örtünmeyi yasakladı. Kültürel hayattaki en büyük olay, Latin alfabesinin kabul edilmesiydi. Atatürk dâhili yapılanma için tüm kamuoyuna yönelik reformlar yaptı ve komşu ülkelerle dostluk politikasını
sağladı. Boğazları silahlandırma hakkının yeniden elde edilmesi ve Sancak meselesinin çözülmesi yeni Türkiye’nin dış politik çabalarını taçlandırdı.
Atatürk’ün İstanbul'dan Ankara’ya doğru uzanan yolu, Türkiye’nin çağdaş yoluydu. Yeni devletin inşası ile ilgili Onun her tür önemli kararı aldığı Ankara başkentti artık..
Ankara aynı zamanda devletin inşasının ve liderinin iradesinin de bir aynasıdır. Ve Ankara'da ebedi istirahatinde Anıtkabir'de dir...
Size her gün bir doz Atatürk yazdım..

Yorumlar

Popüler Yayınlar