CUMHURİYET KADINLARI (I.Bölüm)Pakize Tarzi

Cumhuriyet Kadınları arşivi güncellenmiştir. Cumhuriyetin en üst seviyede savunucuları kadınlarımız adına araştırıp düzenlediğim arşiv 42 bölüm olarak sunulacaktır.
Türkiye’nin ilk jinekoloğu, ilk özel kadın doğum kliniği kurucusu ve İstanbul Boğazı'nı yüzerek geçen ilk kadın olarak bilinen Pakize Tarzi 1910 Halep doğumlu.
Osmanlı Döneminde Ziraat Bankası Suriye Genel Müdürü İzzet Saltık Bey’in kızı olan Pakize Tarzi, babasının görev yaptığı Halep’te dünyaya geldi. Ailesi 1918’de İngilizler'in Şam’ı işgal etmesi üzerine Adana’ya, Adana’nın Fransızlar tarafından işgali üzerine Konya’ya taşındı. Ortaokul diplomasını Konya’daki Sörler Okulu’ndan aldı. Delibaş İsyanı sırasında ablasının ölmesi, Konya Merkez Komutanı amcası Mustafa Tevfik Bey’in esir düşmesi üzerine Bursa’ya taşındılar. Bursa Amerikan Kız Koleji’nde lise öğrenimini tamamladıktan sonar tıp okumaya yöneldi. Ailesi, Pakize’nin okuması için İstanbul’a taşındı. Üniversiteye girebilmek içn yaşını büyüterek girdiği Tıbbiyeyi 1932’de bitirdi. Kadın Hastalıkları ve Doğum alanında uzmanlık eğitimi aldığı sırada Profesör Liepmann ile pek çok ameliyata girdi ve zor tedaviler uyguladı.
Türkiye'nin ilk kadın jinekoloğu Pakize Tarzi'nin ilginç bir yaşam öyküsü var. Afgan prenslerinden Fettah Tarzi ile yaptığı evlilikten üç çocuğu, dört torunu olan Tarzi, Mimoza dergisinin Cumhuriyet'in 75. yılı dolayısıyla seçtiği "75 Başarılı Kadın" arasında da yer alıyordu.
Bir kadın olarak, mesleğe nasıl karar verdiğini Pakize hanımefendi şöyle aktarıyor:
Pederimin müfettiş olması dolayısıyla uzun zaman aynı yerde oturamadığımızdan, liseye kadar hususi tahsil ettik. Ancak lisede okula gidebildim. Tıbba girme isteğim, küçüklüğümden beri vardı. Hasta kedileri, kuşları toplar, onlara bakardım. Nerede hasta varsa, onun yanındaydım. İçten gelen bir his. Mukadderatı ilahiye mi, nedir? Ailem, çok yorulacağım için istemedi. Israr ettim. Babam çok hoş bir zattı. Bütün arkadaşlarını topladı, "Bu kızım gayet acayip fikirlere sahip. Doktor olmak istiyor. Ne dersiniz?" dedi. Bir bana baktılar, bir de doktorluğu düşündüler. Şaşırdılar. Biraz sual sordular. Neyse, çıktık açık alınla. İzin çıktı. İstanbul Tıp Fakültesi'ne girdim. Babam, "Vazgeçmek yok. Sonunu getiremeyeceksen izin yok," dedi.
O,yıllarda Tıp Fakültesinde beş kız öğrenci olduğunuda ekliyor anılarına.
Jinekolojiyi niçin seçtiğinide şöyle aktarıyor:
İşte o garip bir iş. Jinekolog olmayı hiç düşünmezdim. Çünkü talebeyken bir kere doğum gördüm. Ödüm koptu... Zenci bir hanım. Simsiyah, kocaman bir hanım, onu öyle görünce... Eyvah, bir yanardağ bağırıyor gibi geldi! Gömleği atmamla, kaçmam bir oldu. Kulağımda hep o kadının bağırması... Bu yüzden hiç taraftar değildim jinekolojiye. Hocamız konuşa konuşa beni ikna etti. Kadınların, kadın hekime ne kadar ihtiyaçları olduğuna beni inandırdı. Çok ihtiyaç vardı. Ebelerin ellerindeydiler. Erkek doktora gitmeleri pek kolay olmuyordu. Hâlâ pek tercih etmiyorlar.
Eşi Fettah Tarzi'yi anlatıyor Pakize hanımefendi:
Afganlıydı. Kraliçe Süreyya Hanım'ın kardeşiydi. Tahsilini İngiltere'de yapmış. Çok efendi, çok kibar bir zattı. Pederiyle, validesiyle Şişli'de aynı apartmanda oturuyorduk. Kendisi kraliçeyle Roma'da yaşıyordu. Kısmet, tanıştık. Evlenme teklif etti. "Ben çalışıyorum, Roma'ya gidemem," dedim. Çalışmama Roma'da da devam edebileceğimi söyledi. Roma'da üniversite hastanelerinde çalıştım. Kocam nereden, ben nereden... Kısmet olunca oluyor işte. Evliliğimiz fevkalade gidiyordu. Birbirimize çok uymuştuk. Bir Afgan ile bir Türk ne kadar kabilse. Fevkalade bir insandı.
Pakize Tarzi Gençlere neler öneriyor:
Evela gençliklerini bilsinler, ondan sonra da meslek sahibi olsunlar. Müzik seviyorlarsa, müzik yapsınlar. Gezsinler ama hepsinde ciddi olsunlar. Hayatlarını yaşasınlar ama kendilerine ziyan vermeden. İsimlerine, sağlıklarına, ailelerine ziyan getirmesinler. Ben keman çaldım, lisan öğrendim, ama Tıbbiye'de daima birinci oldum. Şimdi 20 yaşında olsaydım eskiden yaptığımı yapardım. Çünkü arzu ettiğimi her şeyi yaptım.
Tarzi'nin "Anılar" isimli kitabından bölümler...
Yanlız yüzeysel ve kısa bahsetmek istiyorum,lakin tamamını yayınlamam etik olmaz.
Hem Osmanlı İmparatorluğu'nun sonlarını, hem Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarını gören Pakize Tarzi, son derece mutlu bir çocukluk geçirmiş. Tarzi, çocukluk yıllarını kitabında bakın nasıl anlatıyor:
Türk ve Alman birliklerinin en zayıf anında Filistin ile Irak'ta ilerlemeye başlayan İngiliz atlı ordusu 28 Eylül 1918'da Tabariye gölü kuzeyinde Benatıyakup köprüsünü geçmişti. Bu köprünün Şam'a uzaklığı 80 kilometreydi. Alman generali Liman von Sanders, onları durdurmak için bir alay piyade ve bataryadan kurulu bir müfreze yollamıştı ama, bu kuvveti yöneten emekli Arap generali Rikabizade Rıza İngilizlere kaldığından, Şam yolu açık kalmıştı.
Bunun üzerine Cemal Paşa ile Yıldırım Orduları Komutanı Mustafa Kemal Şam'ın savunulması için emir vermişlerdi. Düşman, kentin 15 kilometre güneyindeki, Dar'a ve Kunaytara'dan gelen yollara bağlantılı mevzide tutulacaktı. Ancak buradaki kuvvet yeterli değildi. İngiliz atlı ordusu, 30 Eylülde iki taraftan kuşatmaya girişerek 2 bin esir almıştı. O gün akşama doğru ingiliz öncüleri Şam'a yaklaştılar.
Ben, Fransızcayı Türkçe ile birlikte öğrendim. "Matmazel" diye çağrılan mürebbiyem, benimle Fransızca konuşurdu. Ayrıca hergün, okuma yazma öğreten bir öğretmeng elirdi. Zaman zaman da başka bir öğretmenin önünde diz çöküp oturduğumu hayal meyal hatırlıyorum. Bu, din dersleri öğretmeniydi.
Cumhuriyet Kadınları arşivimden Pakize Tarzi hanımefendiyi kısaca anlatmış olmak onun anılarınıda çok yazmak isterdim. Fakat bazı etik kurallar gereği detaylara girmeden sizlere belki adı hafızalarda kalmayan Pakize Tarzi hanımefendi'nin hayatından kesitler verdim.
Pakize Tarzi 19 Ekim 2004 tarihinde ebediyete intikal etmiştir.
Hüseyin R.Özgenel Arş.009234/7800/12.16

Yorumlar

Popüler Yayınlar